8 Kasım 2009 Pazar

Bunarı yazdığımı David'e söylemeyin


Biz kadınlar gerçekten tuhafız. Kabul edin. Konu dürüstlük olduğu zaman, kepi asla yere vurmaz, sevgilimizin, eşimizin mutlaka dürüst olması gerektiğini savunur ve inatla arzularız. Adamlar dürüst olurlar bundan rahatsız oluruz. Örneğin, yemek sırasında eşiniz "Hayatım kilo aldın biraz ver istersen sağlığın için iyi olur" der, biz bunu "Nasıl bana bunu söyler? Artık beni sevmiyor mu? Beni çekici bulmuyor da ondan? Benimle sadece fiziksel özelliklerim için berabermiş meğer" gibi türlü versiyonlar halinde uzatır,uzatır,uzatırız. Daha da cesaretli olanlarımız bu fırsatı asla kaçırmaz, tam anlamıyla bir kavga bahanesi olarak kullanırlar. Oysa o sadece ne düşündüğünü söylemekten öteye gitmiyor, üstelik bir de gerçeği ortaya koyuyordur. Ya da başka bir örnek."İş yerindeki partiye ben gelmek istemiyorum, çoğu kişiyi tanımıyorum sen yalnız gitsen daha iyi olur" Şimdi bunun biz de nasıl reaksiyona sebep verdiğini görelim.."Ben yokken ne yapacak acaba? Benimle beraber olmaktan mutlu değil mi? Artık hiç bir şeyi paylaşmıyoruz." Bu tür sendromları birebir olmasa da değişik versiyonları ile ben de yaşadım. Belki de arada hala yaşadıklarım da oluyordur.

Kadınların hayatı kendileri için daha güç hale getirdikleri bir gerçek. Bütün sebebi ise sevgililerimiz, dostlarımız, aşklarımızın her söylediklerinin altında farklı anlamlar aramaktan dolayı. Acaba o anlarda kendimize güvenimizi mi kaybediyoruz. İşin en kötü tarafı ise o söyleyeceğini tamamen kullandığı kelimelerin anlamları ile sınırlı tutup, bir dakika sonra yeni bir boyuta geçmişken, bizler o sınırı mümkün olduğu kadar geniş tutup hayal alemine dalıyor ve bir dakikalık bir iletişim ölçüsünü genişletip, saatleri hatta günleri kendimize dar ediyoruz.

Ne olduğunu bilimsel olarak tam açıklayamasam da, şunu biliyorum ki, çok fazla komplike olmaya gerek yok. Bu çoğu zaman bizi renkli kılmaktan çok, sıkıcı, dayanılması güç hatta anlaşılmaz kılıyor.

Sadece kadın olarak değil, insan olarak da.

Çok yakın bir kız arkadaşımı, sert bir dille bu sebeplerden ötürü eleştirdiğim için, benimle iki ay konuşmamıştı.

Hep bana, hep bana düşüncesi ile ilişkileri rekabete soktuğumuz anda kaybetmeye başlıyoruz sanırım. Gereksiz komplekslerimizden kurtulup, sadece kendi beklentilerimizin önemli olmadığını, karşı tarafın da aynı ölçüde beklentileri olabileceğini hep göz ardı ediyoruz.

İlişkilerimizi hep kendi tarafımızdan inceliyor, karşı tarafın yerine geçip, onun tarafından gözüken bizin nasıl göründüğüne hiç dikkat etmediğimiz gibi, önem de vermiyoruz.

Erkeklerin eksikliklerini tamamlamaya çalışmaktan, kendimizinkilere vakit ayıramaz oluyoruz. Böylece kişisel gelişimimizi tamamlamak ve ilişkilerimizi daha sağlıklı bir boyuta taşımaktan çok, aynı döngü içerisinde kıvranıp duruyoruz.

Peki ben neden yazdım bunları? Eşim dün kilo aldığımı söyledi de ondan, siz ne zannettiniz ?

Hiç yorum yok: