6 Mart 2011 Pazar

TEŞHİSİNİZ NE?


Iki ay bekledikten sonra, daha fazla dayanamayıp oğullarını bir psikoloğa götürmeye karar vermişlerdi. Şu ana kadar yapılan fiziksel muayenelerde hiç bir bulguya rastlanmamıştı. Kilo kaybını tetikleyen stres faktörlerinin olabileceğini düşünen doktorlar, Murat’ın anne ve babası Ayla hanım ve Sinan beyi bir psikoloğa yönlendirmişlerdi. Onyedi yaşındaki oğulları bekleme odasında üfleye püfleye otururken, kendileri psikoloğun karşısında yerlerini almışlardı. Doktor sırası ile hem anneyi hem babayı dinlemeye karar verdi. ‘ Ben Murat ile görüştüm. Sizin de gözlemleriniz oğlunuzun durumu ile ilgili bize son derece faydalı olacaktır. Buyrun sizi dinliyorum.’ dedi. Orada bulunmaktan aslında hiç de hoşnut olmayan Sinan bey heyecanla konuşmaya başladı, ses tonundaki öfke hissedilebiliyordu. ‘ Okuldan gelir gelmez çantayı bir kenara fırlatıp, doğruca bahçeye çıkıyor. Çimenlerin üzerine uzanıp saatlerce gökyüzünü seyrediyor, arada bir gülümsediğine şahit oldum. Avazı çıktığı kadar şarkı söylüyor ama bizimle asla konuşmuyor. Arada bir güllerle bile konuştuğunu gördüm.!’ Psikolog başını sallayarak, önündeki kağıda notlar almaya devam etti. Eşinin susmasını fırsat bilen Ayla hanım hemen konuşmaya başladı. ‘ Eskiden onun idolü idim. Şimdi ise beni hiç beğenmiyor. Beni sürekli eleştiriyor. Saç rengimin tonunun yanlış olmasından, giydiklerimin bana yakışmamasından bahsedip duruyor. Kendimi sürekli başka biri ile kıyaslanır hissediyorum. Eski romantik filmleri izlemeye başladı. Sadece şiir okuyor ve arada bir de yazıyor. Eskiden gazete bile okumazdı. Okula gittiği zamanlar masasının üzerinde akşamdan yazdığı şiirleri buluyorum.’ Ayla hanım derin bir nefes aldı ve sustu. Doktor ‘Peki bütün bunlardan başka rahatsız olduğunuz neler var?’ diye sordu. Sinan bey hemen cevapladı. ‘Oğlumuzu tanıyamıyoruz. Artık sağlıklı bir baba oğul ilişkisi yaşayamaz olduk. Maçlara götüremiyorum. Televizyonda boks maçı hatta Van Damme filmlerini bile izlemez olduk. Görüntüsü ile ilgili de takıntılara sahip. Sürekli saçlarının modelini değiştirip, tüm harçlığını kıyafetlere harcar oldu.’ Ayla hanım hemen atıldı ‘Evet... evet alışverişe gittiğimizde, bijuterilere girip kalpli ve melek logolu kolyelerden alıp duruyor. Evde olduğu zamanlarda gece geç saatlerde, hava nasıl olursa olsun, balkona çıkıp gökyüzünü izlemeye devam ediyor. Gizli gizli içki içtiğinden de şüpheleniyorum. Hemen hemen her gece sokaklarda. Odasında sürekli mumlar yakıyor ve Frank Sinatra dinliyor. Hep ağlamaklı, bazense son derece neşeli.” Doktor Sinan beye bakarak ‘Oğlunuzun hayatında özel biri olabileceğini düşündünüz mü hiç?’ diye sordu. Sinan bey bir süre bekledikten sonra ‘ Olsaydı bunu bana söylerdi. Bir baba olarak görevlerimi yerine getirererk onu kızlar konusunda sürekli cesaretlendirdim.’ Ayla hanım paniğe kapılmıştı ‘Bu yaşta birine tutulmuş olabileceğini mi söylüyorsunuz?’ Kocasına dönerek kolunu tuttu ‘Sinan kim bu kız acaba, ay hırlı mıdır hırsız mıdır?’ Sinan bey karısını teskin etmeye çalışarak onun elini tuttu. ‘Ne diyorsunuz doktor hanım?’ Doktor gülümsedi ‘ Bence oğlunuz aşık olmuş’ dedi. Anne ve baba şaşkınlıkla önce birbirlerine sonra da doktora baktılar. İçin için bunu nasıl fark etmemiş olduklarından ötürü hayıflanmaya çoktan başlamışlardı bile. Oğullarının değişmesinden ötürü ona o kadar yabancılaşmışlardı ki, bunu fark edememişlerdi. Odadaki sessizlik oldukça uzamıştı. Doktor onlara bunun çok normal olduğunu, Murat’ın kişisel gelişimi ile ilgili çok önemli olan bu evrede onun kesinlikle yalnız bırakılmamasını tavsiye etmeye başlamıştı. Ayla hanım bir el hareketi ile doktoru susturdu.’ Doktor lütfen bana gerçeği söyleyin, bu ne zaman geçer?’ Doktor kısa bir şaşkınlık yaşadıktan sonra gülümseyerek ‘İnanın o konuda bir çok rivayet var.”

2 yorum:

Betü dedi ki...

İyi ki yaz demişler de yazmaya başlamışsınız. Bir solukta okudum blogunuzu. Ellerinize sağlık.

Denise dedi ki...

tesekkurlerrrr