Gectiğimiz hafta hayatımdaki 3 kadından cok önemli dersler aldığımı düşünüyorum. Bu bazen bir tek cümlenin içine gizlenmiş bir hayat sırrı idi, bazense yaşanmışlıkların paylaşımındaki bir heyecan. Birazdan okuyacaklarınızı, kelimesi kelimesine söylememiş olsalar da, benim çıkardığım dersler bunlar.
Hatun kişilerden bir tanesi henüz 23 yaşında.... Cıvıl cıvıl. Yaşamın tüm heyecanları küçücük yüreğine hapsolmuş. Başarılı olmak adına çok çalışıyor. Genç yaşına rağmen, ayakları yere sağlam basan, ne istediğini bilen biri. Onunla geçirdiğimiz yarım saate bir önceki haftanın yaşanmışlıklarını sığdırdık. Bir ara bana şöyle dedi
‘ Biliyor musun , hayallerinden asla vazgeçmemeli insan. Bazen hayat çok acımasız oluyor ve gerçekten şansa ihtiyacım olduğunu hissediyorum. Ama bu dönemlerde geçtiğim yolları hatırlayıp, aslında ne kadar şanslı olduğumu anlıyorum. Galiba görebilmekte gizli bir takım şeyler. Yeni iş yerimde çok çalışıp başarılı olmak istiyorum. Başarılı olmak istiyorum çünkü hayatımdaki seçimlerim için verdiğim emeklerin boşa gitmemesi gerektiğine inanıyorum.’
Söylediklerinden ders aldığım diğer hatun ise 45 yaşında. Başarılı bir iş hayatı var, alımlı, bakımlı ve zeki. ‘İnsan durup da geriye baktığı zaman, yaşanmışlıklardan ötürü hayat ile ilgili öğrenecek bir şey kalmadı yanılgısına kapılıyor zaman zaman, oysa ne kadar yanlış düşünüyoruz. Sanırım önemli olan bakış açımızı iyileştirebilecek kişilerle karşılaşıp, öğrenmeye kaldığımız yerden devam etmekte. Ve tıpkı Paulo Coelho’nun kitabında söylediği gibi “ Hayat asla durmayan bir tren.” ’
29 yaşında bir hukukçu. ‘Ben bir bütün olarak yasamak isteyen bir kadınım, birileri giderken benim parçamı alıp yerine kendi parçasını bırakamaz çünkü bu bana acı verir... Ve biliyorum ki ben çok önemliyin ve değerliyim.’
Çerçevenin dışına taşıp onların hepsini aynı odaya koydum hayal dünyamda. Yaşanmışlıkları farklı, beklentileri farklı üç ayrı kadın. Ortak paydaları ise ne istediklerini biliyor olmaları. Hayatın anlamını çözmek için yaşanmışlıklarını sürekli analiz yapan kişiler. Sorguları sadece hayata karşı değil. Aynı zamanda kendilerine karşı. İki elleri ile yapımışlar hayatın yakasına. Acılardan kaçarak değil, onları yaşatıp tüketerek kurtulmuşlar. Yanıp kül olmuşlar, fakat küllerinden yeniden doğmuşlar. Tıpkı birer Anka Kuşu gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder