12 Ekim 2009 Pazartesi

You can do what ever you want, when ever you want it...


Tabi tabi ... ne istersem istediğim an yapabilirim doğru.. Şimdi istesem Obama'ya verilen Nobel barıs ödülünü geri alabilirim miyim? Adamın saçtığı umut ışığına ödül verildi anlamış değilim. Ya da bir şişe Chateau Lafite yi bedava alıp içebilir miyim ( 1985 yılında Ingıltere de yüz atmıs bin dolara satılmış olan 1787 tarihli şarap).. Bu soruların cevabı, düşünce gücü pozitif olma yalanlarına inanmış bir kişiden şu şekilde gelir. Önce kaşlar havaya kalkar, derin bir iç çekilir ve " Gercekten istersen evet" denir. ( Bunu gercekten Emel'in uzerinde test ettim, reaksiyon bu oldu . Sonra da konuyu değiştirdi. Konu Emel olunca, kadının bitmek tükenmez neşesi, iyimserliği, umut dolu oluşu en dara düştüğüm anlarda sinirlerimi bozuyor. Kesinlikle feyz almıyorum. O kadar sinirleniyorum ki en yakın arkadaşlarmdan birini, sergilediği tavırlarla ilgili Sahtekarlık nişanına layık bulacak ve bunu onun yüzüne söyleyecek kadar.. Bu yazıyı okursa bır anlamda da soylemıs oldum zaten...Ya da onun kadar güçlü olamamanın ezikliğinden saldırganlaşıyorum ki Emel'in hiç de sanıldığı gibi sorunsuz bir hayatı yok. Başından iki tatsız evlilik geçmiş, geçen sene yirmi senedir sahip olduğu evini bir yangında kaybetti şimdi sigortadan aldığı para ile bir apartman dairesinde oturuyor ve bu konuda ölmediği için ne kadar şanslı hissetse de hatıralarını yitirdiği için çok üzgün.... oysa hatıralarımızı biriktirmek bizim elimizde değil mi ? Vee ben şimdi bunları yazarken bir anda fark ettim ki ben dostu olarak ona hiç umut aşılamamışım o hep kendi kredisinden kullanmış... İçime lavlar akmaya başladı... acı çekiyorum ve ben Emel'e yeni bir hatıra hediye etmeye gidiyorum.



Hiç yorum yok: